Ben Yaptım
Griye boyadım
İnşaata benzedi
Sonra üşendim duvarlara yazı yazdım
Ardından çıkarken yazıları kapamak için bi 3 kat boya vurdum

Yere gazete , bantla tutturun hatta.
Rulo kullanın fırçada iz kalır prizler ve kapı çevresi için fırça kullanın.
Yukardan aşağı tek yöne boya sürün katları sayın ton farkı çıkmasın,
Iyisimi bulaşmayın bulaşacaksanız 7-8 renk alin rastgele duvara sürün

plastikse işiniz kolay. yağlı boyaysa girişmeyin.
parke süpürgeliklerinin üstünü bantlayın. kestirme işinizi kolaylaştırır ve parkeyi kirletmenizi önler.
unutmayın ince yerler fırçayla düz ovalar ruloyla.
yerleri mutlaka örtün. eşyaların üstünü hışır naylonla kapatın. hırdavatçıda var. ucuz.
tavan beyaz plastik olur . önce tavandan başlayın.
ruloyu sık sık batırın. kuruyana kadar sürtmeyin duvarda.
aynı anda bi kişi fırçada bi kişi ruloda olsun.

Valla ben 18 yaşında boyacının yapmadığı balkonu ve kapıları kendim boyamıştım. Hala da evde bir şey olduğunda kendim boyarım. Zor bir şey değil. İnternetten bakının azıcık.

Tek başıma dubleks ev boyamış bir insanım. Öyle boyacılık konusunda ahım şahım tecrübem de yoktu.
Kullandığınız malzeme önemli, rulo fırçalardan alın mesela.
Boyarsınız, gözünüz korkmasın. Ancak çeşit çeşit boya var, öyle üzerinde bir işlem yapmadan boyayabileceğiniz boyalar var seyreltmeden boyayamayacağınız boyalar var. Varoğlu var.Boyayı nasıl seyrelteceğiniz konusunda bir bilene danışın, apartmanda boya yapmış biri mutlaka vardır, apartman görevlisine vs. sorun.
Sonrası çok kolay.
Daldır, çıkart, sür düvara.

Not: Duvarlar zor değildir, tavan yorucudur. Üzerinize dökmeyin, solumayın, tineri açık unutmayın, su sanıp içmeyin, üç kişi rahat rahat üstesinden gelirsiniz. Boyadıktan sonra şurası leke gibi mi diye düşünmeyin. Kurusun, kullanın, artık bir kez ev boyamış bir insan olacaksınız, sonrasında rahat rahat boyarsınız tekrar gerekirse.

Supurgelikleriklere kagit bant, yerlere plastik cop poseti de serebilirsiniz gazete de. Kaliteli rulo, legen, legen boyuna gore rulodaki fazla boyayi almak icin delikli zimbirti. Sonrasi kolay. Kurumadan ikinci kati atmayin, ilk az gorunen bir duvarda baslarsaniz rulonun ne kadar boyada nasil davrandigini gormus olursunuz.

Malzemeleri aldiginiz yere sorun, anlatirlar.

Boyama zor değil de eşyaları çekmek adamı öldürüyor...

Bir tavsiye; fırçayı devasa w harfi şeklinde vurmak boşlukları kapatıyor.

biraz kendinize güvenin yahu. yaparsınız tabii ki. hatta daha güzel yaparsınız.

naylon örtü alın. eşyaları odanın ortasına toplayıp üzerlerini naylonlarla örtün. boyanın kıvamını iyi ayarlayın yalnız. çok sulu veya çok yoğun olmasın. rulo fırça ile duvarları ve tavanı rahatça boyarsınız. tavanla duvarın birleştiği yeri fırça ile yapmanız lazım.
bunun için de merdiven gerekli haliyle.

alttaki renk ne, duvarin dokusu ne, atacaginiz boyanin tipi ve rengi ne?

bunlara dikkat, cünkü boyarken nasil bir strateji izleyeceginizi belirleyecek. dokuya göre firca, renge göre nasil boyayacaginizi sececeksiniz. koyu ise kat atacak, acik ise önce beyaza cevirip sonra renkle gireceksiniz. hizli kuruyorsa farkli olmamasina dikkat edecek, benzer oranlarda inceltip atacaksiniz.

haricinde zorluk yasanmaz, sadece son dakikaya kalmadan adim adim neler yapacaginizi neye benzeyecegini planlayin. sonra benim gibi boyanin ortasinda, tiner bitti tiner alayim, sonra firca koptu, yedek yok, nalbura ineyim demeyin.

bu sekilde zorlanmadan halledersiniz.

babam benim 2+1 evimi tavan dahil tek başına boyadı

Bal gibi yapilir. Annem bile yapti.

Teşekkürler desteğiniz için. Bugün bir boya ustası bana güldü biz yapabilir miyiz diyince. Hadi duvarları yaptınız, tavanı yaparsanız 3 gün yerinizden kalkamazsınız dedi. Umarım yapabiliriz, teşekkürler heeeerkese!

sozlukten reso aga ders veriyor diye biliyorum

ismeklere bak. başlagıç için para ödemeden bilgi sahibi olursun.

İsmek'i ben de düşündüm. Ama üniversitede okuyorum. Hafta içi oluyor onların kursları diye biliyorum.

haftaiçi akşam ve haftasonu olanları da var

sen rahatsız olduysan taciz oluyor tabii ki, yanlışlıkla yapılmış olması bir şeyi değiştirmez. kasıtlı mı değil mi bilemem ama bu tip rahatsız edici durumlarda "acaba taciz mi" şüphesine düşmeden duruma göre tepkinizi koyun ki insanlar bu konuda hassaslaşsın. tekrar ediyorum, duruma göre tepki koyun diyorum; sıkışık pozisyonda eli çarpan adama saldırmaktan bahsetmiyorum. rahatsız olunduysa bunu karşı tarafa belirtin, nasıl olsa ses çıkartmıyor diye düşünüyor hayvansallar.

baba jo hakli. bende erkegim ve toplu tasima kullaniyorum. bir kadinin arkasindan gecmem gerekirse sirtimi ona donuyorum ki rahatsiz olmasin. yada kalabaliktaysam bi elim direkte bi elim cebimdedir. yanlis anlasilmasin diye.

durumun ciddiyetine gore dikkat etsene < yavas gec surdan be!< hayvan misin < TACIZ EDIYOLAAR !!! seklinde tepki verebilirsin.

ayrica bir erkegin en hassas yeri malum bolgesidir. orayla herhangi bir temasin istemdisi olma ihtimali dusuktur.

nerden bilelim ki.
sen daha olayi anlamamissin bu bir.
Ankara'da sabah otobusler insandisi ortamlara donuyor bu iki.

adam götün teki olabilir böyle bir sey yapmis olabilir denk gelirse indir bir tane hayalarina.

adam normal biri olabilir. o kalabalikta o tum milletin suruler halinde ilerlediginde anda hic fark etmemis olabilir boyle bir durumda senin ona "tacizci" diger bagirdigini dusunuyorumda. uu.

işiniz zor.

hayır emin değilsen olay çıkarmamak en iyisi. malum herif farketmemiş de olabilir. ki yanlışlıkla temas da gayet olası bu gibi yerlerde. günahına girip insanların içinde rencide etme ihtimali de var.

Metro kalabalik degildi, benim yan koltugum bostu mesela. Hatta sonra keske oraya otursaydim dedim, o zaman bana surtunemezdi.
Kizilay'a yaklasinca hemen herkes ayaklandi ama oyle metrobus sikisikligi falan yoktu yani. Adami mekansal olarak kisitlayan tek sey caprazimda ayakta dikilen bir kadindi. Kadina arkasi bana onu donuk sekilde aramizdan gecti ve o sirada surterek gecti bi anlik bir temas degildi.
Bi daha olursa ki insallah olmaz, dikkat etsene biraz falan diyeyim bari kesin emin olamazsam. Direkt suclayip bagiramadim emin olamadigimdan.

bir erkeğin penisini bir yere istemeden değdirmesi çok zor.

Erkekliğimden utandım resmen.Böyle bi olay görsem ben direk otobüste adama saldırırım valla...

evet bilerek yapmış.

Dalgayı farketmeden sürtmesi için senin Doğu Alman güllecisi gibi omuzlarının olması gerekiyor. Öyle değilsen muhtemel ki taciz.

Benim anladığım ya çaprazındaki kadına dönük geçecekti, ya da sana dönük geçecekti. Bu durumda bir şansı yokmuş gibi geldi bana?

otobüslerde koridor kenarında oturanlara yaslayanlar oluyor hiç mi denk gelmediniz bu güne kadar? iğrenç insanlarla yaşıyoruz maalesef, ve bence özellikle yapmış olma ihtimali yüksek.

anlattıklarından taciz gibi geldi.

@arnold schwarzeneger, yok ya nerde öyle omuz. zaten yanım boş olduğu için koridora sarkmadan güzel güzel oturuyordum :/

destek mesajlarınız için hepinize çok teşekkür ederim.

elektrikli cezveye sut konuluyor mu? neden orjinal cezvede yapmiyorsunuz.

filtre kahve almak istemiyorum çünkü ekstra masraf olur, eve sürekli türk kahvesi alınıyor.
elektrikli cezvede denedim olmadı, süt bozuldu, tane tane oldu.
ocaktaki cezvede yaparsam en az 10 dakikam kahve yapmaya gidecek ki bunun bir de temizliği var.
ne yapacağımı şaşırmış durumdayım.

herkese söylüyorum, herkese yazıyorum ama bir kişi bile sağ ol bacım demedi

elektrikli olup da içinde süt pişirebileceğin tek alet bu: www.hepsiburada.com

adına bakma, rowenta'nın yan ürünü.

ben 250 ml süt ile iki tatlı kaşığı kahve atıyorum, şeker atmıyorum, sen artık kendi damak tadını deneye deneye bulursun.

normalde sütü sade köpürtmek için tasarlanmış ama ben direkt kahveyi içinde pişiriyorum. iki tane aparatı var, tırtıklı olanı değil makinenin altına yapışık olanı tak. tırtıklı olan çok köpürtüyor. 2 numaraya bas ki kahve pişsin. ben hatta 2 numaraya bastıktan sonra kendi kendine kapanınca bir daha basıp 1/3 oranında bekletiyorum, hafif buhar çıkmasını bekliyorum.
kapağıyla kullanma. kapakla kullanınca taşma riski var.
hiç taşmasın istiyorsan döndürme aparatını takmadan direkt de kullanabilirsin. çok kolay yıkanıyor.
ama aletin dilini çözene kadar evde biraz kendin dene bence, ben iş yerinde çok taşırdım başlarda çünkü.

mesgul dediğin şeyin siparişini veriyorum. dediğin gibi güzel çıkarsa duacın olurum. çok teşekkür ederim zaman ayırdığın için.

eğer aletle sorun yaşarsan bana mesaj at, yardımcı olurum. şu an iş yerinde herkes kahve pişireyim diye gözümün içine bakıyor.
iki tane karıştırma aparatı var, köpürtme için olan takılı halde gelecek. diğeri ocaklı kısmın altında. mıknatıslı olduğu için oraya tutturmuşlar.

Ben doktoraya hiç başvurmadım ama o tarz rekabetlere çok şahit oldum. Özellikle de döner sermayeden para geliyorsa çoğu kişi için rakipsin(evet 3'ün 5'in hesabını yapan kesin vardır), hele de sayınız da azmış zaten akademisyen olarak kalmak isteyenler senin gitmene göbek atar. Bir de alan dışı girmiştin sanırım ve tıp fakültesi çıkışlı olman bayağı büyük bir rekabet yaratıyor olabilir. Gitmene sevinirler resmen bence yapma öyle bir şey.

Bir de hocanın teki senle ilgili bir şey sorsa ''ya evet işte doğum yaptı ya o işler aksadı'' şeklinde negatif algı yaratmak için fırsat oluşturanlar da kesin vardır. Tipik ''hocaya yalakalanma'' vakası. Geçiş yapabiliyor musun bilmiyorum ama başka üniversiteye geçiş yapabilirsin mümkünse.

@cosmic dedigin cok mantikli da o zaman neden samimi olmadigin adama soyluyorsun bunu diye sorarlar :)

@neferkitty ozel unideyim, doner meselesi yok ama iyi bi rakibim gelecek icin dedigin sebepten dolayi :)

esas sorun bu değil ama bence bırakma.

akademide o gizli rekabet var gibi, görmedim ama hissediyorum.

şu yeterliği ben de vereydim iyiydi. :D

doktoranın bitmesi demek kadro demek, biri öğretim üyesiyken diğerinin asistan kalması demek belki de sonra uzun süre beklemesi demek vs vs. bu insanların çoğunda büyük baskı oluşturuyor ve insanlar bir süre sonra herkesi rakip görmeye başlıyor. alışması zor, tuhaf şeyler bunlar.

doktora gittikçe kötüleşen bir süreç ve herkes bırakacam diye diye bitiriyor. siz de bitirirsiniz. bırakmayın tabii.

Hocalar ogrenciye ciddi emek verdigi icin birakmayi planlayan ogrenci ile calismak istemez, uzun vadeli dusunur. O sebeple kimseye soylemeyin diyor. Samimi olmamaniza ragmen soylemesi ise Turk insani olarak iki muhabbet edince samimiyet terazimizin sasmasindan kaynaklaniyor.

o rekabet, o yalan dolan akademide çokça var.
psikolojik olarak seni etkilemek için yapıyorlar belki bilinçli belki bilinçsiz.
ben de yaşadım, ve yaşadığımı sonra anladım.

Booking zaten euro rezervasyon yapar sadece kullanıcıya kolaylık olsun diye tl gösteriyor, yani değişen kur bir şey değiştirmez sen yine 100 euro ise 100 euro ödersin.

Not: Yine de yanlış biliyorsam biri düzeltsin.

booking çok sorunsuz ve güvenilir bir site , türkiye içinde ve avrupada sürekli kullanıyorum . işim gereği sürekli seyahat ediyorum .ücretsiz iptal seçeneklerini ben de kullandım . hatta birkaç yıl önce benim farkında olmadığım bir para çekimi için hemen onlar bana dönüş yaptılar ve geri yolladılar rakamı euro hesabıma .
tereddütsüz rezervasyon yapabilirsin .

booking'le ben de sorun yasamadim. denildigi gibi o para euro cinsindendir. tl cinsinden fiyatlarin baglayiciligi yok. turkiye'de bile euro cinsinden hesaplaniyor. son gun iptal edersen sikinti cikmaz, eger son gun iptal secenegi varsa. bazi oteller kredi karti bile gerektirmiyor.

odemeyi zaten otele yaptigin icin bir sikinti yok.

paranı şimdiden çevir koy kenara kur farkından etkilenmezsin böylece

şiir ya da dörtlük değil ama

...'ya birkaç tavsiye

öğrenmeni dilediğim şey:
sevmeni dilediğim şey:
unutmamanı dilediğim şey:
korkmamanı dilediğim şey:
bilmeni dilediğim şey:
tatmanı dilediğim şey:
dinlemeni dilediğim şey:
görmeni dilediğim şey:
denemeni dilediğim şey:
yaşamanı dilediğim şey:

karşılarına ne yazacağın sana kalmış :)

İçinden ne geliyorsa onu yaz..kardesinle bir zamanlar gecirdiginiz vakitleri düşün..can'dan yeni bir can temali..aman aglatma beni simdi:)

pbs.twimg.com :large

sözüm meclisten dışarı britanya'nın köpeğiyim diyorsan:))

for every storm a peaceful harbor
for every tear the buds of may
for every care a perfect future
i wish for you today

kullanmazsan enfeksiyona bogulacak it s your choice

antibiyotikler kaç miligram günlük azami dozu aştırmaz heralde doktor diye düşünüyorum. diğer ilaçlarla birlikte kullanımını keşke işin ehline eczacıya sorsaydınız lacı alırken.

Çünkü biz ekşici piçler sizi muayene eden doktordan daha iyi biliriz antibiyotik dozlarını

enfeksiyonun şiddetine göre vermiştir. o yan etkiler herkeste görülmeyebiliyor . doktorunu dinle . gerekirse ara doktorunu şüphen varsa. aile hekimine de danışabilirsin antibiyotik ve yasmin durumunu .

ne olursa olsun işemeli sıçmalı br ayine hazır ol.

daha geçenlerde ikisini aynı anda aldım, ölmedim.
salgın var kardeş için rahat olsun iç ilacını.

Ülke Kuran-ı Kerimi anlamadan İslama inanalar ve inanmayanlar nedeniyle çok çekti.

Eğer gerçekten öğrenmem istiyorsanız işe abdest alarak başlayın , daha sonra Kuran-ı Kerim edinin ve Türkçe mealini yavaş yavaş okuyun.

Okumak için değil anlamak için okursanız günümüzdeki yalancı müslümanları çok daha net görürsünüz. İslam hadis dini olsa Kuran bizlere verilmezdi. Bu yüxden kuran-ı kerimi okumanız yeterlidir , dolandırıcıların söylediklerine bakmayın.

müslüman olan insanın kul hakkı hariç önceden işlediği tüm günahları affediliyor o yüzden geçmiş hakkında endişelenmene gerek yok. ayrıca dini kuran meali okuyarak öğrenemezsin, o şekilde mümkün olsaydı peygamberler gelmezdi. bir kitap inerdi okuyun denirdi. bunu savunan arkadaşlar muhtemelen okulda derslere girmeden kitaptan okudukları ile ders geçip meslek sahibi oldular neyse.

bulunduğun şehirdeki büyük bir camiye git onun imamıyla konuş ilk adım olarak o sana yol gösterir, kafandaki soruları cevaplar. interneti kurcalamak zorunda kalmazsın. istanbul'daysan sultanahmet camisinde bunun için bir danışma bürosu bile var.

islam için kuran-ı kerim okumak yeterli olsaydı peygamber gönderilmezdi.

kuran okunmalı tabi ki ama peygamber efendimizin yaşantısına ve hadislerine de dikkat edilmeli.

tabi önce kelime-i şehadet getirip, abdest alıp, yavaş yavaş kuran okumak doğru hareket.

- önce kelimei şahadet getiriyosun. bi cümle var onu tekrar et.
- ramazanda oruç tututuyosun.
- günde beş vakit namaz kılıyosun.
- bi kere hacca gideceksin. mekke'ye.
- zekat vereceksin ama ben vereni görmedim.

bunlar temel şartlar. bunların dışında.
- evlenmeden sex yasak.
- içki yasak.
- hırsızlık, yalan, adam öldürmek falan yasak.
- domuz eti yasak.
- peygamber Muhammed.
- islam son din. diğerleri bozulduğu için geldi.
- ahiret günü hesaplaşma var.
- cennette sınırsız içki ve sex var.

kuran okuma, muslumanlarla sohbet etme. bu sekilde belki musluman olursun.

Arkadaşlar düzgün bir soru soru sordum, hatta çok fazla bu tip yorum gelmesin diye de sadece internet kullanıcılarına açmadım.

Neden soruya ceap vermeyip, başka yönlendirmeler yapmaya çalışıyorsunuz?

cigerdelen'e katılıyorum. ekşisözlük ortamında müslümanlık ya da dinle çok haşır neşir olunmadığı bir gerçek. hatta müslümanlara biraz 'şey' bakıldığı da bir cepte dursun. ama evet iyi niyetli bir soru ve girişim. umarım karşılığını bulursun.

oz'daki gibi bir kareem said'imiz yok maalesef böylesi ortamlarda. kur'an okumak güzel bir başlangıç. aslında ondan önce o yola girmeye niyet etme. çünkü efendimizin bir sözü var: "ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" der. şimdi bu sözü burada söylemek bile 'puhahah 9 yaşında bir çocukla yatan muhammed mi güzel ahlaktan bahsediyor?!11!!bir1" diye vaveylalarla karşılanacak. onlara pek kulak asmayacaksın. zira bu iş inanmak ve teslimden geçiyor.

inanç, biraz müzik kulağı gibi. varsa vardır, yoksa yoktur. sonradan çok çok geliştirilebilen bir şey olduğunu düşünmüyorum. üstüne bir şeyler koyabilirsin sadece. bunun için, insanların söylediği her şeye karşılık olarak, ben kur'an demek istiyorum. onda yazanlara iman etmekle başlıyor her şey. öyle başlayıpi kalpte bitiyor. kalbine de uygunsa inanıyorsun. inanmıyorsan da, tanrı seni illa inanacaksın diye zorlamıyor. inançsızlığı da seçebilirsin. fakat madem kararını verdin, o yolda kur'an'la ilerle.

hocam işin en temelini öğrenmek için elbette bir camiye gidebilirsiniz ama benim naçizane fikrim büyük bir caminin (sultanahmet, eyüp, fatih artık hangisi olursa) imamı veya müezzinine danışmanız. çünkü üzülerek görüyoruz ki mahalle camilerinde bilgi ve ilgi seviyesi az. tamam her yerde öyle değildir ama misal benim bulunduğum yerdeki camide imamı daha kendi cemaati sevmiyordu falan. bunlar tabi garip. o da biraz bizim türk yaklaşımı. bunun arka planı ise uzun süren bir zamana yayılıyor. yani demem o ki camiye gidip öğreneyim diyorsanız -en azından başta- büyük bir yere gidip bilgisinden emin olunacak kişilere sorarak bir başlangıç yapın.

bunun haricinde çok temel şeyleri öğrenmek için dini kitaplar satılan yerlerde her şeyi en başından anlatan kitaplarla işe başlayabilirsiniz. yani namaz, abdest, gusül vs vs gibi.

allah iyilerle karşılaştırsın.

+1 member of...
Dolmabahçedeki imama gidin ya da yaşayışı düzgün makul bi hocaya.

muhammed esed'in mealini okuyun

hak dinin islam olduğu kanaatine nerden vardın? bir şey eksikmiş gibi hissettiğinde neden hıristiyanlık, musevilik ya da başka bir din değil de islam? merak ettim.

ondan sonra, islam dininin rehberi ve kitabı kuran'dır. "gerisi fasa fiso" değil ama en başta kuran var. onu okuyacaksın, anlayacaksın. ondan sonra hadislere, peygamberlere, rehber olduğu iddia edilen kitaplara geçeceksin. islam'ın özü kuran'dır. kendi içinde bir sürü çelişki barındıran bu kitabın yaratıcı tarafından gönderildiğine inanırsan, kitapta "açıkça gönderdik" yazdığı halde "ya ama orda öyle demek istemiyo tamam mıa" deyip paragraf paragraf açıklama kasan müslümanları doğru bellersen... tebrikler iç huzura kavuştunuz.

yönetmeye kalktığımı kim söyledi? gayet basit bir soru sordum: islam'ın hak din olduğu ön kabulüyle hareket etmenin sebebi nedir? araştırmak, öğrenmek istiyorsan objektif olman gerekir. "islam hak din" diyerek başlarsan, zaten kabul etmek için okumana gerek yoktur; hiçbir şey okumasan da, islam'ı seçersin. bu durumda senin istediğin şey müslümanlığı öğrenmek değil, müslümanlığa ikna olmaktır.

ben müslümanlar aptaldır falan demedim, elbette ki herkesin nefsi ve fikri var. benim nefsim ve fikrim bu kitabı okuduğu zaman mantıksız buluyor. bunu söylüyorum. bu mu saygısızlık oluyor? müslümanların hoşlanmadığı her şey saygısızlık ve ahlaksızlık zaten bu dünyada, süpermiş valla.

Bugun ayni sey uzerine konustuk. Onun mutlu olup olmadigini belirli durumlarda bilememek de mumkun olabilir.

Ama her seyi gectim, ben sey diye dusunuyorum, ebeveynleri öldügünde o cocuk ne yapacak? Yani ne kadar durumun iyi olsa da vs senden sonra kimsenin senin kadar titiz, duyarli vs davranacaginin garantisi yok.

7 milyar insan var .hala çocuk yapacak kadar bencilken bide özürlü çocuğu bu dünyaya getirmek...

Ne çocukmuş be...

kilit nokta: alınabilir dönem.

Hocamın kızı böyle bazen değişik şeyler yazıyor, geçen gün mesela çocuğundan sonra ölmek için dua eden anne olmak gibi bir şey paylaşmıştı düşününce gerçekten çok zor bir durum, ben aldırılması taraftarıyım, hayatı gerçekten de çok zorlaştırıyor özellikle anne için. Benim kuzenim böyle eğer başında birisi durmazsa teyzem namaz dahi kılamaz, tuvalete bile gidemez zira anında kalkıp ne bulursa onu aşağı atıyor. Babası da çok ilgisiz tüm yük anneye binmiş durumda, içinde olup görünce daha da iyi anlıyorsun yani ne derece zor olduğunu. Allah herkese sağlıklı evlatlar nasip etsin.

aldırtırdım eşime.

evet o çocuğun da yaşamaya hakkı var fakat bir yerde vicdan muhasebesi yapmak gerekiyor, o çocuğun hayattan zevk alma ihtimalinin ne kaadar düşük olduğu ortada, üstelik çocuktan önce dünyadan göçüp giderseniz o çocuğa kim bakacak, bu fikir dahi insanın beynini kemirir.

açıkçası doğduktan büyüdükten sonra çocuğum hakkında üzülüp endişe duymaktansa onu bu dünya ile hiç tanıştırmam.

belki de doğru olan budur.

benimde aklıma takılan, o çocuğa kimin bakacağı probleminden çok (ki önemli bir nokta elbette) böylesine bir zor hayata onu mahkum etmek ne kadar doğru olur sorusuydu. sonuçta dünyaya gelmek bile onun seçimi değilken, ki geldiği dünya böylesine bir yerken, birde onu bu dünyayı hepten çekilmez bir yer haline getirecek olan bir engelle gelmesine göz yummak ne kadar doğru bilmiyorum.

Ben de bakacak kişiyi geçtim, bütün zorluklara rağmen belki de sorma şansımız olsaydı bebek yaşamayı, bir hayata sahip olmayı seçerdi. Belki de böyle olacağıma hiç olmasaydım derdi. Çok zor bir durum karar vermek için

alınabilir dönem 'den sonrasını yarım yamalak okudum. alınabilirse aldırırsınız, alınamıyorsa zaten bazı şeyler için çok geç kalınmıştır artık. ha engelli olunca doğmasına on dakika kalmış, iç organları, sinir sistemi ve beyni tam anlamıyla oluşmuş çocuğu aldırmanıza imkan veriliyorsa -hem de bu ülkede- o ayrı, onu bilmiyorum. onun dışında "bir de ona sorabilseydik.." dramasına lüzum yok, sorabileceğiniz evrede aldırtmıyorlar zaten normalde.

Ana babalar daha çok "ben öldükten sonra kim bakacak" diye düşünüp aldırabiliyorlar. Yani bakıma muhtaç bir çocuksa ana-bana vefat ettikten sonra engelli çocuk kimlerin eline kalacak? bunu düşünmek biraz korkutucu.
yani benim kastım daha çok zihinsel engelli veya fiziksel olarak kendi başına bir işini halledemeyecek kadar engelli olan çocuklar hakkında.
Engelli olduğu ve karşılık verip şikayet edemediği için kendi babası ve abisi tarafından tecavüze uğrayan insanlar var.

"Çocuklarınız sizden gelirler ama sizin değildirler."

Sen çocuğa senin karnında büyüyor diye seninmiş gibi bakarsan, ya da senin değil ama bir tanrının kulu gibi bakarsan ve o tanrı ve kültürün o çocuğu aldırmayı cinayetle eş görüyorsa işin zor. Aldırmazsın. O çocuk büyük ihtimalle hayatı boyunca tarif edilemez binbir eziyet ve güçlükle yaşar, annesi babası kardeşleri büyük ihtimal vicdan, suçluluk, suçlama, utanma ve bilemeyeceğim başka duygularla büyütür.

Büyük ihtimal diyorum, çünkü bence nadir de olsa sağlıklı beklenirken bir özürle doğan, aileye sadece mutluluk getiren, kendi de mutlu yaşayan çocuklar da var. (İstisnai bir örnek vereyim: www.quora.com Ama karşınıza Türkiye'de engelli/özürlü doğan 100 çocuğu ve ailesini alın ve bakın. Sanmıyorum ki çoğu durumundan memnun olsun.

Doğru, yanlış çok tartışmalı olur bu konuda. Doğru ve yanlış dediğimiz şeyleri de biz, inancımız, kültürümüz oluşturuyor. Ama o çocuğun, anne/babanın, kardeşlerin, toplumun sağlığı için gerekli olan, aldırılmasıdır. Aldırmayan da ömür boyu sürecek, birkaç kişinin yaşayacaklarının sorumluluğunu aldığını bilerek ve isteyerek aldırmamalı. Birileri yasakladığı için değil...

benim kastettiğim pepelik, şaşılık, körlük gibi bir özür değil, benim kastım (@innerbliss'in de dediği gibi) daha çok zihinsel engelli veya fiziksel olarak kendi başına bir işini halledemeyecek kadar engelli olan çocuklar hakkında.
ama tabi o da konunun başka bir yönü...

Ben aldırırdım, vicdanım da hiç sızlamazdı. Ha tabii burada benim kararımdan çok eşimin tutumu önemli. Aldırmak istemezse aldırmazdık ama benim tercihim aldırmaktan yana olurdu. Böyle bir durumda yaşam hakkı tanımak insanı bir davranıştan öte bencilce bir hümanizm bana göre.

çocuğunun engelli olacağı söylendiği halde sapasağlam doğuran iki kişi tanıyorum
her şeyi geçtim, sırf bu ihtimalden dahi aldıramazdım herhalde

@1 ustteki: ne yani ben de cocugun engelli oldugu soylendigi halde doguran ve gayet de engelli doguran birini taniyorum. napicaz simdi? anekdot uzerinden istatistik cikarilmaz. koskoca mantik disiplini var.

anlama anlamında muhakkak faydası olur. fakat bir alt yapın yoksa bir yerden tutamayabilirsin. mesela ben bu şekilde dinlediğim de la ben bunu böyle söylemiyordum felan diyorum faydası oluyor ynai.

bir de bir iki defa scriptini takip etsen dinlerken seni kimse tutamaz

Evet müthiş. kesinlikle. Ben de almanca için böyle bir şey yapmak isterdim.

Kesinlikle derken; sadece dinleyerek dil öğrenilebileceğine dair güvenilir duyumlarım olmuştu.

@mesgul ve huzursuz,

podcastlerde scriptler de oluyor mu? Hiç podcast dinlemedim konunun cahiliyim

@turkuaz, ben de podcast dinlemedim ama benim dinlediğim çoğu şeyin scripti vardı (radyo konuşmaları vs). gerçi ben ing çalışma sitelerinden dinliyordum ondan olabilir.

Dolmuş hattının ilk veya son durağındakilere bi sorun, cüzdanı bırakmışlardır belki. Taksi için de eğer durağını biliyorsanız oraya sorabilirsiniz, diğer türlü zor :(

bulan kişi cüzdanı verecek olsa çoktan bulurdu sizi. ben bir kere takside cüzdan düşürdüm. adam kredi kartının bankasını aramış (hsbc) onlar da beni aradı dedi şu durakta taksi numarası bu, oradan alabilirsiniz diye.
şu ana kadar gelmediyse zaten gelmez.

DURAĞA GİDİN, BEN DOLMUŞTA TÜM MALVARLIĞIMI DÜŞÜRMÜŞTÜM SAĞ OLSUN ŞOFÖR BULMUŞ, ERTESİ GÜN YERİNE GİTTİM ALDIM.

capslock :(

üzerinden çokça vakit geçmiş ancak ben bir update yapayım, düşürdüğümüz taksinin şöförü içindeki 400 lira ile beraber konsolosluğa bırakmış cüzdanı.

Öncelikle dalga geçmiyorum ancak pasta spatulaları var onun ucuna krem sürüp sırtına sürmeyi deneyebilirsin, hiç denemedim yatırım tavsiyesi değildir ama bence olur:

ecx.images-amazon.com

Biraz uğraşınca elinizle sırtınızın her bölgesine erişebiliyorsunuz.

Tchibo'da sirta krem surme aparati var, kremi icine doldurup sopasiylan sirtinda gezdiriyorsun. Surekli kullanman gereken bir kremse bence al.

aha tam olarak bu hatta: www.tchibo.com.tr

indirimdeyken hiç kaçırma bence

ben bimeksten samsungun dokunmatikli bi versiyonunu aldım klavyesi çıkıyor birleşiyor falan 1200 tela. 1.5kg. windows yüklü.500t imiş modeli.

telefon birak ararim 1 saat sonra

İç bence

içiyorum hakkınızı helal edin

şimdi iç yat ama saatini de yarından itibaren ona göre değiştir, saat 10/22 olarak.

iç gitsin

korkutmak gibi olmasın ama dikkatli kullanın o ilacı.
eksisozluk.com

anamın lohusalık depresyonlarını uhrevi şeyler gibi anlatması var. ailede kafadan çizik kimse olmadığından ecinni tecrübesi yok kimsenin. zaten ailenin yarısı imansız. bize görünmüyorlar ruhani şeyler.

psikiyatri kantininde askerlik yaptığım süre zarfında dinlediğim muhabbetlerden ise 3 kutsal kitaplık aksiyon çıkar. eli zülfikara dönüşünce onu kullanıp şeyini kesen ve erkekliğine ilelebet son veren abinin hanımıyla maceraları. bir gün azılı din düşmanı, başka gün evliya gibi takılması falan, anlatılamaz, yaşanır deneyimler. vs vs.

Cin mesela. Herkes anlatiyor mis da mus da oyleymis boyleymis turkiyede her gun birini cin carpiyor yani buna gore ama bi tane somut kanit elde edilememis henuz o yuzden hmm ilginc deyip 3 hayirla ugurluyoruz boyle efsaneleri.

sözde bakıcımın annesinin başından geçen olaylar var.

bir gün komşu köye giderken yolda bir adamla karşılaşmış. adamın eşeği varmış, o da tesadüf eseri komşu köye gidiyormuş. belli bir süre birlikte gitmişler, önlerine dere çıkmış. kadın önden dereyi geçmiş. geriye bakınca adamın derenin kıyısında durduğunu ve bacaklarının uzadığını, 10 metre boyuna ulaştığını görmüş. bayılmış sonra.

bir gün yine aynı kadın, kasabadan köye geliyormuş. uzaktan davul zurna sesi duymuş. bir de bakmış ileride düğün yapıyorlar. kalabalığa yaklaşmış, en yakındakilere sormuş. "kimin düğünü var?" diye. onlar da bizim kadının kız kardeşinin evlendiğini söylemişler. kadın "iyi ama benim kardeşim geçen hafta evlendi?" deyince elemanlar fade out efektiyle yokolmuşlar.

internetteki adamla buradakinin farkı ne ki burada yazacak adam sallamasın? sallamadığını iddia eden adamın psikolojik rahatsızlığı vardır.

nazar olayını bizzat tecrübe ettim.
nazara zaten inanırdım da birinin bana nazarının değebileceğine inanmazdım. imrenilecek bir şeyim yoktu bence.
babamın bi akrabası eve gelmiş, bölümden mezun olduğumu öğrenince başlamış ovv şimdi o ne paralar kazanacak, nasıl zengin olacak vs (paragöz biridir biraz)
annem diyor ki onu dinledik babanla dışarı çıktık beş dk geçmedi aradılar, mesgul ve hzuursuz düştü hastaneye gelin diye.
olay benim açımdan da şöyle gerçekleşti. platformdan düştüm ve peşi sıra iki ayak bileğimi birden burktum. yere kapaklandım kalkamadım, nasıl felaket bir acı, bağırış çağırış, gözyaşları içinde ambulansla acile götürüldüm. iki ay yataktan kalkamadım. tuvalete ağlayarak gittim. altı ay topalladım. şimdi daha hala çok yürüdüğümde falan şişip ağrıyor.

savaşta görüldüğü iddaa edilen sarıklı askerler

askerlik anısı olarak (bizzat dinledim): ön bilgi; eleman çavuş, veteriner olduğunu iddia ediyor, hataylı, çobanlık yapıyor (veteriner kısmına inanmıyorum, lise mezunu falandır)

elemanın biri keçi ile cima etmiş, yarı keçi yarı insan bi yaratık doğmuş 1 hafta yaşamış ölmüş. (komple yalan tabii) pek dinsel değil de işte.

bizzat kendi yaşadığım olay (hızır içerir): bi gün uyandım, mutfağa gittim kahvaltı edeyim diye, dolap bomboş tamtakır kuru bakır, hiç bişi yok evde. pederin odasına gittim pantolonundan para alıp ekmek falan bişiyler alayım diye, pederin de cebinde para yoktu öyle kaldım, biz burada yaklaşık 20 senedir oturuyormuşuz o zamanlar, pederi herkes tanır burada, neyse bakkala gideyim yazdırayım diye düşündüm gittim bakkala ekmek, süt vs. istedim dedim para yok babama söylerim akşam kahveye giderken verir sana, şerefsiz, o.ç. bakkal vermedi (hep oradan alışveriş yapardık, dediğim gibi 20 senedir buradayız (şimdi 50 seneden fazla, aynı noktadayız hep) bu durum benim çok ağırıma gitti babama güvenmiyor diye ağlaya ağlaya eve geliyorum, yolda yürürken 5 lira gördüm aha dedim ekmek parası, almak için eğildim parayı elime aldım bi baktım bir adım ilerde 10 lira, onu da aldım bi baktım bi adım ilerde 20 lira, oldu mu elimde 35 lira, bakkala geri gittim dedim ekmek ver süt ver çay ver şeker ver azcık peynir ver vs. al parası bu da (acayip gururluyum ama bu sırada), ara sıra aklıma düşer hızır yetişti derim (yetişecek bir şey yokta işte kalbi kırık çocuğa yardım etti gibisinden) eğer başka bir çocuk düşürmüşse inşallah dayak yememiştir evden. bir daha da oradan alışveriş yapmadık, daha uzun yola gittik oradan aldık, paramız olmadığında da veresiye açtılar saolsunlar, şimdi o veresiye verenin 13 şubelik marketler zinciri var (baya büyük marketleri birde, migros gibi düşünün), hala o zincirden alış veriş yapıyoruz.

Amcamın kızı yaşı 24, bayılmaya başladı altına kaçırmalar,geceleri boğuyorlar diye yataktan fırlayıp bağırmalar felan Dr götürdüler yapabileceğim bir şey yok dedi açık olmasada başka yerde çözüm arayın hoca gibi felan işte şaşırdık tabi hoca diyince cin olduğuna herkes kanaat getirdi Erzurum'a götürdük hocanın birini tavsiye ettiler bişeyler okudu yazdı etti kız karşısında gözleri döndü bayıldı Allah şifasını versin geçmiş olsun dedi giderken deli gibi olan kız dönerken normale döndü şu an gayet iyi,cin var hocada var kim ne derse desin ...

haa dur bir tane daha hikayem var; yine çocuğum ama yaş 16 falan, eskiden beni peder süreyya paşa plajına götürmüş beraber denize girmişiz orada ikimizde sedef kaptık, benim kollar bacaklar vs. hep sedefli idi, bizim mahalleyede süreyya diye biri taşınmıştı yaş 80 falan, ingilizce türkçe sözlük yapacam diye uğraşırdı akşamları iki kadef rakısını koyar içerdi, bi gün muhabbette böyle konusu geçti gel bi bakayım dedi baktı etti falan, şu gün şu zaman gel ben seni bir okuyayım dedi, bende sordum abdest falan alacam mı diye (abdest almayı bilmiyorum bu arada) gerek yok dedi, o gün geldi sabahtan gittim, iki dakka bişiyler okudu etti, taam dedi hadi git artık, bende böyle şeylere inanmam bekliyorum ki geçmeyecek dalga geçecem falan, iki gün sonra bi tane sedefim kalmadı hala da yok, bu mevzu da kafamı kurcalar ara sıra (cinlerim var benim arasıra konuşuyoruz falan derdi birde)

Yurtta kaldığım dönemde bir ara geceleri ayak sesleriyle uyanıyordum. Bizim odanın parkesi de su aldığı için mi ne kabarmıştı. Bastığın zaman bayağı ses çıkartıyordu. İşte sanki biri parkenin o kısmına basıyor gibiydi fakat kafamı kaldırdığımda kimse yoktu. Fısıldaşmalar da duyuyordum üstelik. Kızlar mı konuşuyor acaba diye düşündüm. Kim konuşuyor diyorum cevap yok. Koridorun otomatik lambası kendi kendine yanıp sönüyor vs.
Ben göt korkusuyla alt kata, arkadaşımın yanına gittim, yanında yattım. Ne oldu ne bitti diye konuşurken yatağın altından bir şey yuvarlandı. Etrafa baktık, herkes uyuyor. O birkaç gündür bayağı sersem gibiydim, uyuyamıyordum. Sonra zaten yurttan ayrıldım bu sebepten. Tuhaf tuhaf şeyler görmedim çok şükür, görmek de istemem.

Hayir aktarilmiyor fakat yabanci bi ulkede ikamet ediyorsaniz yeni pasaportunuzla seyahat ederken her ihtimale karsi eskisini de yaninda bulundurun

yok şu an türkiyedeyim de bir yıl içinde abd öğrenci vizesi durumu olabilir. vizeye başvururken eski vizelerin bilgilerini de istediklerinden sordum soruyu.

Hocam zaten giris cikislariniz ab ulkelerinde kayit altinda bu yuzden eski vizelerinizin yeniye aktarilmasina gerek yok fakat abd konusunda bir bilgim yok

aktarılmıyor.
vize başvurularında eski pasaportunuzu da görmek istiyorlar zaten. hatta işlenmiş sayfalarının fotokopisini talep ediyorlar.

vizenin süresi bittiyse aktarılmaz. abd vizesi alacaksan ab vizesini pek sallamazlar. ingiltere, kanada, avustralya vizesi varsa onlar daha değerli olur. çok lazımsa eski pasaportu verecekler onu da götürürsün yanında.

Konsolosluga eski pasaportunuzu goturursunuz. Zaten daha once pasaportunuz varsa getirin diye istenilen belgelerde bile var.

Yeni pasaporta hicbir bilgi aktarilmiyor. Diyelim ki pasaportunuz calindi. O vize ucup gidiyor, yeni pasaportla bir daha basvurmak zorundasiniz

Ama diyelim sadece yeniliyorsunuz ve 10 yillik abd vizeniz var. abdye giderken eski pasaportunuzu da aliyorsunuz, adam eski pasaporttaki vizeye bakiyor, yeni pasaportuna girisi basiyor. Schengen icin oyle mi bilmiyorum ama abd icin oyle oldugunu biliyorum. (Ben bizzat yasadim) bu kisim cok alakali olmadi soruyla da bilgi olsun iste.

herkese cevapları için teşekkür ediyorum.

ben sağlamcıyım. riske girmezdim. sabahtan erkenden inerdim ankara'ya. kaldı ki mülakat bide.

muhtemelen geç kalmazsın, kalsan bile dediğin gibi toplu saat yazıyorlar. ama burs senin için önemliyse, ciddi ciddi düşünüyorsan kesinlikle riske girme. ben böyle durumlarda kesinlikle riske girmem ve genellikle de boşa erken gelmiş vs olurum ama üzülmem, ne olacağı belli olmaz.

sağlamcıyım uçuşu ileri saate kaydırırdım 5 falan gibi,

Sağlamcıyım+1 uçuşu öne alırdım.

Uçuşunuz nereden bilmiyorum ama istanbuldansa, rötarsız uçuş yok birkaç haftadır. Trafik yoğunluğu fazla. Bilmiyorsaniz söyleyeyim dedim.

Sabihadan evet, flightradardan baktım da son 1 haftada ortalama 1 saat rötar yapmış hep :/
bütün olası senaryolar için rezervasyon yaptım pazartesi arayıp sorucam eğer yok illa 13.30'da olucan derlerse mecbur yakıcam diğerlerini.

mulakat stresine bir de ulasimi eklemeyin derim, 17 agustos gunu baska bi isiniz yoksa erken saatlerde ankaraya gitmek daha mantikli.

bol sans

Uçuşu öne alırdım. Uçaklar çoğunlukla rötar yapar ve 20 dakika rötarı rötardan saymazlar. 12:30'da inecek, onun taksisi var, inişi var. Çıkışta beklemesi var. Ankara'ya uzak havaalanı. Riske değmez.

esenboğa'da inince belko'ya bineceğim mecburen, taksi 100 lira yazıyor :( bagajı check-in'e vermem.
uçuşu aynı günün sabahında daha erkene çekemem çünkü sabiha'ya zaten armutlu'dan gidicem, önce ido'la kadiköy- sonra havataşla sabiha. mecburen bir önceki gün için alacağım biletleri riske atmamaya karar verirsem.
zaten thy idi bilet promosyon, değiştiremem de :/ tamamen yanacak bilet ona üzülüyorum.

yeni bilet alıp pazar günü döndüm, pazartesi uçağını da takip ettim rötar yaptı eşşek iyi ki değişmişim. hepinize selamlar.

ederim sanırım. evde durmak insanı delirtiyor bir süreden sonra.

tabi ki ederim, çalışmak sadece para kazanmak için değildir

çalışmam. çocuğumu büyütmesi için bakıcıya vermem. keşke çocum olsa :(

kreşe gidecek yaşa gelene kadar (4-5) oturur keyifle bebeğime bakarım. para sıkıntısı yoksa manyak mıyım çocuğumu en güzel yaşlarında elaleme emanet edeyim?

eğer paraya ihtiyaç yoksa anlayış göstermem. annesinin büyüttüğü ve bakıcının büyüttüğü çocuklar gördüm. annenin büyüttüğü çocuklar daha neşeli ve meraklılardı. annenin yerini hiçbi şey tutmaz. çocuğunuzu kendiniz yetiştirin.

geçen aylarda bizim ofisteki müdürlerden biri oğlu bakıcısına anne dediği için çok üzülüyordu. bence sakat bir olay.

en azından 5 yaşına falan gelene kadar kendim bakardım maddi sıkıntı yoksa. sonra da okula giderdi zaten. o zaman çalışmaya başlardım.

fazla duygusal bakmamak lazım.
çalışılmadığı durumlarda aile bütçesinde dengesizlikler olacaksa çalışmak mantıklı olan.
neticede parayı da çocuğun için kazanıyorsun.
eşin de bu konuda anlayış göstermesi gerekir çünkü sorumluluktan kaçıldığı için değil " mecburiyet"ten bir bırakım söz konusu olur.
bakıcının seçimi önemli olur bu konuda.

tabii ki çocuk bakıcıda diye de tamamen salmamak lazım bakıcıda olsa dahi sürekli ilgilenmek, aramak konuşmak biliyorsun işte.

ps: bakıcı da büyümüş annesi ve babası zamanında çalışmış bir genç.

bir erkek olarak, eşim çalışmalı derim. üretim hayatına katılmalı, benden bağımsız ekonomik gücü olmalı.

Bu hayat Şartları ve tercih meselesidir. Her ikiside yanlış değil.

elbette ederim. aksi benim için söz konusu değil zaten. çalışmak bir insanın hayatının ve kişiliğinin bir parçası.

Bu arada, merak ettim. çalışırım/ anlayış gösteririm diyen cevaplarının hiç birine tik atmamışsınız. amacınız fikir almak mı, yoksa yargılamak mı karar veremiyorum.

Anlayış göstermem.

Hayır çalışmak istemem. Mümkünse tuvaletini ve yemeğini becerebileceği döneme dek ben büyütmek isterim. Tabii çalışmak zorundaysam çalışırım. Eşimin de zor durumda kalmasını istemem.

2 yaşına kadar ben bakmak isterim. sonrasında herif iş hayatına dönmeme anlayış göstermeyecekse kendisi işten ayrılsın otursun baksın çocuğuna.
bebe sütten kesildikten sonra kimin ilgilendiğinin önemi yok. çok kıymetliyse çocuğunuz siz fedakarlık yapıp bakın, neden tüm fedakarlığı anneden bekliyorsunuz?

Benim zamanımda national expressleydi. Şimdi bilmiyorum. 4-5 saat sürer ama

chelsea'den mi arsenal'den mi? ikisi de zamanında manchester'a git gel yol yapmışlardı.(bkz: joke)

megabus
national express
tren

blablacar ı dene. otobüsten bile ucuz, daha hızlı, belki daha konforlu, muhabbet sohbet

9 taksit dediğine göre yıllık ücret olmalı. hazırlık hakkında bir fikrim yok ne yazık ki.

Araştırmamanın ve bilgisiz yakınının kurbanı olmuş, ücretler senelik, hazırlığın da yarısını öder.

Yüksek lisans ücreti komple program ücreti oluyor, yıllık değil. Fakülte ücretleri yıllık olur her vakıf üniversitesinde. Geçen sene 33bin liraydı. Bir yılda 4bin zam gelmiş, oha.

durumu gidip anlatsın, miktarı ödeyemeyeceğini yanlış bilgilendirildiğini söylesin. burs verebilirler.
bizim bir tanıdığın babası tercihlere bursluyu yazıyorum diye burssuzu yazmıştı ilk tercihe hem de (elle dolduruluyordu o kodlar o zaman), kıza burs verdiler okudu öyle.

geçmiş olsun. %50 burslu dediği zaman hazırlık + 4 senenin toplam 20 bin liraya geleceğini düşündüyseniz fazla iyi niyetliymişsiniz.

okulla gorussun durumu aciklasin. eger maddi durumunu belgeleyebiliyosa burs veriyorlar.

süte su karıştır. taşmaya başlayınca kapat sonra geri aç nasıl yetişemezsin. aleti açıp gezmeye gitme mesela

elektrikli cezvede sütlü türk kahvesi yapamazsınız. kettle gibi rezistans mantığıyla ısıtma yapan cihazlara süt koyarsanız süt çok çabuk yanar. yani cihaz süt ısıtmak için uygun değildir. aleti de bozarsınız. rezistans gibi ani ısıtma yapan sistemlerin süte ne yaptığını ve niye olmayacağını anlatan teknik bir yazıda vardı da bulmaya üşendim şimdi.

hani çikolatayı eritirken direkt ateşe koyunca olmaz da kaynar suyun içine oturtulmuş bir kapta benmari usulü eritince olur ya, süte de aynı onun gibi bir şeyler oluyor kettle cinsi rezistanslı cihazlarda süt ısıtınca.

www.hepsiburada.com

bundan al bir tane. piyasada olanların içinde süt pişirebilen sadece bu var.

ama kahveyi pişirirken tırtıklı aparatı değil diğerini tak. tırtıklı çok köpürtüp taşırıyor. bir de kapağını kullanma. o zaman da taşabiliyor.
conti yaşatır seni <3

abi gider dönersin, stajı veren kuruma da durumu izah eder izin alırsın. kim bilecek mk.

Staj süresini tamamla, devamsızlık miktarını geçme. Yani genel olarak staj hibenin şartlarını yerine getirmeye engel olacak bir şey yapma, sorun olmaz.

türkiyeye giriş çıkışlara bakıyorlarmış siradisi 00 :))kaçak olarka türkiyeye dönmek de biraz pahalı ve meşakatli olabilir :D

verecekleri vize tek girişli olursa dönemezsin.
vizeni muhakkak incele, çok giriş istediğini söyle, gerekirse itiraz et.

bizim iş yerinde de öyle oluyordu ikinizi aradan çıkartacaklar üzgünüm, hatta burccu'ya da umutsuzev'in doğum günü var unutma demişlerdir.

30 yaşına geldin ne doğum günü.
Doğum günün kutlu olsun. Pazartesi çifte doğum günü kutlarlar.

30 yaşla bence alakası yok. insanın hatırlanması hatırlaması her yaşta çok güzel birşey. siz insanların doğum günlerini kutladıysanız, kutlamayanları tek tek belirleyin. sonra da bir daha iplemeyin.

kutlamak saçma mı dersen çok boş beleş iş hele ki iş ortamında ama madem ki böyle bir adetiniz var ve sen atlanmışsın ben yerinde olsam ilk doğumgününde (ki pazartesiymiş o da) laf sokar bundan sonra da hiçbir doğumgününe iştirak etmezdim.

Siktir et yav. Ama +1 tai

İnsan istiyo gününün yarısını geçirdiği kişilerin bi gün hep bir olup seni düşünmesini. Bir senedir ordayım ben, kız geleli olmuş üç ay hemen bi planlar falan yapılıyo ona. Ama doğru diyosunuz ben önemsiyorum insanları gereksiz yere sallamicam ben de

iş yeri adresini ver. pastadan çıkan striptizci yollucam :)

Pazartesi birşey deme. Unuturlarsa, yine birşey deme, ama bundan sonra doğum günlerine katılma, para toplanıyorsa verme.

tüh ya diye birkaç kere bahsetmeniz itici gelmiş olabilir.

Yok rivulet iticilik değil. Ben doğum günüm yaza denk gelio okullar tatil oluyo diye hiç kutlayamadım okulda ne güzel iş yerimde kutlicaz demiştim. Hatta arkadaşlar merak ettiler ramazana denk gelirse çok güleriz diye. Onlarla takvimden bakmıştık merak edip. Pazar gününü görünce de ben çok gülmüştüm yok artık diye.

bende şirkette 1 yılda çok hızlı yükselip yönetim katında bir masada çalışmaya başladım. benim doğum günümde unutuldu. çok sallamamak lazım. astı üstü bir mum üflüyorsun. toplasan 5 dk sürer zaten. salla gitsin.

pazartesi bi gidin görün o zaman :) size sürpriz olsun diye bahsiniz geçmemiştir.

noldu? kutladılar mı?

kutlamadılarsa hepsine birer brownie hediye et bugun doğum gunum deee diyerek
utansınlar

Hiç hatırlamadılar. Ama Burcu mumları beraber üfleyelim dedi. İkimiz aynı senenin bir gün arayla doğan çocuklarıyız diye aylar öncesinden konuşmuştuk. Bugün herkesin içinde umutsuzun dün doğum günüydü diyince insanlar da mahcup oldu.

takma boşver. benim de doğum günüm o gündü. annem babam, kuzenim ve eski sevgilim dışında kimse kutlamadı.

bunları dert etmek çok gereksiz. en azından kutlayıp onlar gibi olma. ne bileyim. öyle ekip, grup ortamlarından hep soyutlarım kendimi sanırım bu yüzden böyle düşünüyorum.

facebookta doğum günü bilgisi kapalı ise hatırlamazlar ki? en azından gün bilgisini paylaşacaksın ki bildirim gitsin millete hatırlasınlar :)

Bugün anladım zaten iş yerinde bu tür organizasyonlarn görev bilinciyle yapıldığını, duygusal bi paylaşım olmadığını. Facebook kullanmıyorum ondandır belki

bunların arasında vardır belki işine yarar bir şey?

www.nadirkitap.com

Amazon.fr

seviye nedir, lise mi, lise kaç, üniversite mi nasıl bir kitap arıyorsunuz? fotokopi falan idare eder mi? ona göre belki yardımcı olabilirim.

fransızca öğretim yapan bir üni'nin (örn. galatasaray) ordaki fotokopicilere sor.

Arkadaşımın eşinde var micra. 2 çocuklular, okula git gel vs işleri kolaylıkla hallediyor arkadaşın eşi. Yalnız uzun seyahate çıkılacağı zaman bagaja bebek arabası ile bir bavul birlikte koyamayabilirsiniz. Büyüklükte bir tek bagaj sorun çıkarabilir. Onun dışında aracın içi gayet ferah.

Sigortacıyım.

İkinci el alacaksanız bana haber verin şasiden sorgulayalın öyle alın.

Micra güzel araç.

İkinci el de bakıyoruz aslında ama fiyatlar gerçekten çok yüksek. Citroen bakmadık, otomatik vites olacağı için genelde Honda, Totoya, Nissan, Opel baktık.
İkinci elde B segment 2012 araca 40-45'lik fiyatlar çektikleri için kafayı kırıp sıfırlara bakmaya başladık.
Micra'nın bagajı ürkütüyordu, görüşlerinize bakılırsa pek problem olmayacak gibi. Çok uzun seyahatlere çıkmıyoruz, çıksak da çok fazla eşya taşımıyoruz.
Micra kullanan yok çevremde, o nedenle kullanıcı görüşü almakta zorlandım, merak ettiğim kullanan, bilen ne diyor.

sıfır düşünüyorsanız skoda fabia, ikinci el düşünüyorsanız da 1.2 tsi dsg yeti(2010-2011 gibi bulabilirsiniz) bir bakın derim.

micra çok ufak. arkadaşım bebek arabasını kocasının yanına koyup kendisi arkaya geçmek zorunda kalıyor. zaten bebeğin koltuğu da bağlı olduğu için arkaya yalnızca bebek ve kendi sığabiliyor.

Gerçi küçük gelir muhtemelen ama Hyundai i10'ların sıfırı şu sıralar 36.900 lira. Düz vites ama arabada olmayan donanım çok az.

Skoda Fabia 1.2 DSG liste fiyatı 49.200 şu an. Donanım olarak Micra'nın üzerinde bazı noktalarda ama fiyat olarak da bayağı yukarı çıkmış oluyoruz.
i10 Micra'dan da küçük. Micra'nın içine oturdum, sürüşte darlayacak bir küçüklük yok.
Tabi bunu 5 dakika oturup kalmakla ne kadar anlaşılırsa o kadar anlayabiliyorum.
mesgul ve huzursuz ufak olduğunu söylemiş bebek arabası örneği ile, o durum hoş olmadı :(
Kafa karışıklığı devam..

Temiz bir Honda Jazz bulabilirseniz bakın derim. 2011 veya 2012 model üzeri modeller cvt şanzıman. Kasa anlamında o sınıftaki en geniş ve ferah araç diyebilirim. Eşimde 2009'u var, i-shift vites bazen can sıksa da şehiriçi gereksinimleri karşılıyor. Ama siz tam otomatik dediğiniz için cvt olanlar daha uygun olacaktır size.

iyi de ben de faize bulaşmış oluyorum :)

Bakkaldan aldigin ekmekte de faiz var. Ekmek alirken bunu dusunuyor musun?

düşünmüyorum. ben adama peşin olarak ödeme yapıyorum o da bana ekmek veriyor. bu alışveriş esnasında faiz yok. ekmeğin ununu alırken adam faize bulaşmış olabilir ama benim alışverişimde faiz yok.

bu kanaatteyim. bilmediğim başka bir şey varsa söyleyin.

kar payı de çık işin içinden kenk.

Faizi banka yiyor. Sen de onun faiz yemesini sagliyosun. Bu açıdan bakarsak haram.

İşin bugını bulmaya çalışmanın anlamı yok. İmkânın varsa faize bulasmazsin taksit yapmazsın.

Sen şimdi bir faturayı geciktirdin, diyelim elektrik faturasını unutmuşsun 3gün geçmiş, devlet faiz alıyor. napıcan ödemicen mi faturayı ?

@elorelia, işin bug ını bulmaktan ziyade emin olmak istedim. tam olarak bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak istemedim. çünkü vadeli alışverişlerin bir kısmı helal, benim yapmış olduğum sonradan taksitlendirme vadeli alışveriş gibi olabilir ve helal olabilirdi. ama internetten araştırdığım kadarıyla altın ve gümüş gibi kuyum malzemelerinin özel bir durumu var. bir gömleği üç taksit vade farkıyla alırsan helal ama altını aynı şekilde alırsan helal değil.

@asbe, o farklı bir durum. kasdi olarak faize bulaşmış olmuyor insan o durumda. (unutmuşsa eğer.)

enflasyon oranının üstündeki haramdır. enflasyon oranının üstünde değilse ben de taksitlendirme yapıyorum.

@mesgul ve huzursuz, altının özel bir durumu varmış, az önce öğrendim.

tabii ki haram. altını birazdan dm ile yazacağım adrese gönder. vebalden kurtaracağım seni.

bi bok bilmeden fetva verenleri de görmüş olduk. faizin azı da çoğu da haramdır, alan da veren de faize bulaşmış olur. evet kardeş harama bulaşmışsın.net

ha ben şahsen paramı faizde tutuyorum ve çok da şeyimde değil. evet bu böyle.

@snowman,feel the blanks, daha okuduğunuzu anlamıyorsunuz hacılar. taksitlendirme yapmadım internet bankacılığı vasıtasıyla. önce bi okuyun amk. sonra bi bok bilmeden fetva verenlere laf edin.

dinimizislam.com

olsun sen risk alma yolla bana.

tecil hakkı sadece daha yüksek kurulara kayıt yapanlara verilir. yani 4 yıllık bir lisans programı bitiren biri, tekrar lisans programına kayıt yaptırırsa tecil hakkı doğmaz. en az yüksek lisans programına kayıt yaptırması gerekir.

not: mevcut durumda kazanılan 2 yıllık tecil sürecinde 2 yıllık bir programa kayıt yaptırılabilir. yukarıda söylediğim durum ek bir tecil hakkının doğup doğmaması ile ilgili.

hocam benim kazandığım okul 4 yıllık, 2 yılını okuyup askere gidicem diyelim, o zaman 4 yıllık okula kayıt yaptırmazlar mı beni?

Yaptırırlar hocam. Kayıt yaptırmazlar diye bir şey yok. Daha önce yine 4 yıllık okuldan mezun oldun sanırım. Yeni okula kayıt yaptırırsın, dediğin gibi 2. yılın sonunda askere gidersin. Bu esnada okulu dondurursun. Geldiğinde devam edersin.

o iki yılın sonunda da bi yükseğe yalandan kabul alıp kayıt yaparsan daha da tecil edersin, lisans öğreniminin ortasında bir daha askere gitmezsin.

sinirlenmiyorum. ben de bazen bazı rahatsızlıkların psikolojik temelli olduğunu düşünüyorum.

Mesela bir yakınınızı mide hastalığından ötürü kaybetmeniz üzerine mide ağrıları yaşamaya başlarsanız ve tetkiklerdeki sonuçlar olması gerektiği gibi çıkarsa o zaman muhtemelen psikolojiktir. Bunu ölümün yarattığı travmalarla ilgili bir yazıda okumuştum, böyle şeyler olabilirmiş.

Diğer yandan bir arkadaşımın "psikolojiktir" demesiyle de bir doktorun demesi arasında fark olur. Arkadaşım sallıyor olabilir ama doktorun vardır bir bildiği. Sinirlenmem de, doktordayken soru sormakla yetinilmeyip tetkik de yapılsın isterim.

sinirleniyor ve bir daha hastalik konusunda soylediklerini ciddiye almiyorum. psikolojinin etkisi muhakkak vardir, en alakasiz hastalikta bile. ama dedigin her siki psikolojiye baglamalari cok komik. sorsan psikolojinin anlamini bilmez. ayagimi kaldiramiyodum ben bi ara, yuruyunce kafam kadar oluyodu bilegim sisip. ona da psikolojik diyolardi ahah.

insanlar psikolojik sorunların da biyolojik kökenli olduğunu bilmiyor. ona sinirleniyorum.

psikolojik msikolojik... sonuçta bir arıza var amk. psikolojik olunca göz ardı etmek ya da daha hafife almak mı gerekiyor?

Hiç sinirlenmiyorum, ne zaman acillik olsam fizyolojik bir hastalık kaynaklı, zaten psikolojimin çökmüş olduğunu biliyorum.

Hakketen fiskolocik.

Compadrito nerde ya, yardırırdı bu konuda :/

Bariz fiziksel bir hastalık olmadıkça ben de psikolojiktir yeaaa diyorum kendime.

Kendim diyince bir şey olmuyor da başkası diyince sinirleniyorum. Hatta arttırıyorum "tatlım senin sinirlerin bozulmuş" " aaa bu ara psikolojin bozuk galiba" gibi şeyler duyunca daha bi delleniyorum!

ben %90 hastalıkların sebebinin psikolojik olduğunu düşünüyorum zaten. o yüzden kimsenin söylemesine gerek yok, kafama balta saplansa kendi kendime "psikolojim bozuk ondan böyle oldu sağlam durursam geçer" diyeceğim nerdeyse. aksine çevremdeki insanlar muhakkak fizyolojik bişey bulmaya çalışıyolar. geçen gün sıkıntıdan üzüntüden ateşim çıktı. babam diyo ki klimanın altında durmuşsundur, ondan olmuştur. adama anlatamadım klimanın bulunduğu odaya tüm gün girmediğimi :D

psikosomatik rahatsızlıklar ilk mideye vururlar

hayır tabii ki. midem ağrıyor dendiğinde olası sebepler ve olasılıklar sayılmış daha ne olsun. hele muayene ve testler yapıldı ortada bir "sorun" gözükmediyse psikolojik olma ihtimali %99 zaten. buna gidip sinirlenip doktor dövmeye kalkmayın. mağara adamı mısınız?

kaldı ki mide süper örnek olmuş. stres altında direkt mide ağrısı, bulantısı ve baş ağrıları gözükür. tabii her ağrıya, bir şey biliyormuş gibi gözükmek için "psikolojiktir" diyenleri ayırmak lazım.

kredi kartı ile aldıysan karta geri ödeme yapmış olabilirler. ekstrende görürsün + olarak

Hayir banka kartiyla yaptim. 1 saat once yaptim ama bi geri odeme olmamis

bir haftayı bile bulabilir

17

Ben buna inanmadim. 4-5 soruda cok arada kaldim. Iki sik da cok dogru ve birbirinden bagimsiz geldi. Tekrar bakacagim onlari degistirince ne oluyor diye. Bu kadar alcakgonullu de degilim arkadas, bilmis bilmis dolasiyorum.

Your Total: 8

Authority: 0.00
Self-Sufficiency: 2.00
Superiority: 1.00
Exhibitionism: 2.00
Exploitativeness: 1.00
Vanity: 2.00
Entitlement: 0.00

Edit: Kokledim, 9 oldu. Exhibitionism 3'e cikti. Daha da degistirirsem, ben olmayacak.
Edit: Zaman gectikce daha da silik, hortlak gibi hissetmeye basladim kendimi. Tekrar tekrar yaptim ama 9'u gecemedim.

24 çıktı öhhs

15, ama bence bu daha cok ozguven testi gibi.

Your Total: 14

Between 12 and 15 is average.
Celebrities often score closer to 18.
Narcissists score over 20

Authority: 5.00
Self-Sufficiency: 3.00
Superiority: 0.00
Exhibitionism: 0.00
Exploitativeness: 2.00
Vanity: 0.00
Entitlement: 4.00

Your Total: 32

Narcissistic Trait
Authority: 7.00
Self-Sufficiency: 6.00
Superiority: 5.00
Exhibitionism: 4.00
Exploitativeness: 3.00
Vanity: 2.00
Entitlement: 5.00

25le arttırıyorum

i.imgur.com

;_;

Yahu ben kendimi çok mütevazi hissettim sizin skorları görünce. Tabi aychovsky'nin skoru varken benimki yine fazla ama! :D

Ben de tekrar yapayım bakayım, kaç çıkacak.

Endişelenme mdc, seni geçemedim. :) En kasıntı halimle cevapladım, 18 oldu.

Authority: 5.00
Self-Sufficiency: 4.00
Superiority: 3.00
Exhibitionism: 1.00
Exploitativeness: 2.00
Vanity: 2.00
Entitlement: 1.00

Benimki 20, erkek arkadaşımın ki 2 çıktı hala gülüyoruz. Kendime yaparken I am an extraordinary person şıkkını işaretledim sonra da öyleyim değil mi diye sordum boş yere sonuca bakma bence dedi :D

Your Total 2:

Narcissistic Trait
Authority: 0.00
Self-Sufficiency: 0.00
Superiority: 0.00
Exhibitionism: 0.00
Exploitativeness: 2.00
Vanity: 0.00
Entitlement: 0.00

Your Total 20:

Narcissistic Trait
Authority: 3.00
Self-Sufficiency: 3.00
Superiority: 4.00
Exhibitionism: 4.00
Exploitativeness: 1.00
Vanity: 1.00
Entitlement: 4.00

Şu exploitativeness niye 1 çıktı anlamadım ama kimseden bir şey beklemiyorum şıklarını işaretledim hep.

ekaterina: fantastik bir skor gelmiş! :D

@godosu beklerken: Biz de onun laflamasini yapiyorduk ozelde. Bazi sorulara 'both' ya da 'neither' gibi secenekler verilse ne guzel olur diyorduk. Bu kadar 0-1 olmayaydi keske. O soru benim de icime sinmeyen bir soru oldu.

godoşu beklerken: Diyelim ki kafana silah dayadılar, ikisinden birini seçmek zorundasın, hangisi olurdu? :D Ben bu şekilde düşünerek yanıtladım.

Ek: Özellikle de şu soruları öyle yanıtladım: 5, 12, 26, 29, 38, 39, 40

@godosu beklerken: Yonetim Bilimlerinin ilk maddesi der ki iki kisinin oldugu yerde yonetim baslar. Guc bazen birinin elindedir, bazen digerinin elindedir. Dengeli bir iliskide gucun surekli ve duzenli el degistirmesini gerektirir. Yetki ise farkli bir kavramdir. Her yetkili olan guclu olmayabilir ve guc yetkiyi bastirir. Ornegin, parayi guc kaynagi olarak kullanarak rusvet verenler yetki kullanimini engellemis olur. Bu yuzden de guc>yetki... diye baslayip devam ediyor. Burada da sanirim o kabul esas alinmis; yani denge oldugunda da zaman zaman yonetirsin, zaman zaman yonetilirsin. Ornegin, aksam yemeginde ne yenecegi karari ortak olsa bile bu iki gucun surekli el degistirmesinin sonucu ortaya cikmis bir karardir. Sen "Evde yiyelim", karsindaki "Disarida yiyelim" demis olabilir ama ortak karariniz "Bahcede yiyelim" ikinizin de esit guclu oldugunu, hem yonetildiginizi hem yonettiginizi gosterir. Bu alanin bilimleri "ne yonetilirim, ne yonetirim"i cok net reddediyor. Ustune kurulan her calisma "Bir kisi varsa yonetimden soz edilmez, ikinci kisi geldigi anda yonetim kavrami dogar ve devam eder, hic bitmez" diyor. Onlar da bu calismalari baz almis olabilirler.

Belki bunu derecelendirmek daha mantikli olabilirdi. Ornegin 7'lik olcekte ne kadar yonetilip ne kadar yonetmeyi sevdigi sorulabilirdi. Bu kabul ile tam ortayi isaretleyerek aslinda "Yonettigim kadar yonetilirim" dedigi anda "Ne karsimdakini yonetmeyi ne karsimdaki tarafindan yonetilmeyi seviyorum" demis olabilirdi.

Seninle ayni dusuncedeyim de, "Kisilerin bakis acisi bu olabilir" diye niye onlari savundum, onu da ben bilmiyorum. Otobusu de kacirdim, bir sonrakine bineyim bari. :)


@godoşu beklerken'in alttaki cevabına cevap (Ortalığı kirletmeyeyim dedim)
"dışarısı ve ev iki geçerli istek iken bahçe istenmeyen fakat uzlaşarak varılan bir üçüncü şık. iki karakterin de istediği olmuş değil" kısmını şöyle açıklayabilirim: Benim verdiğim örnekte zamanda bir atlama oldu. Yani biri "Evde yiyoruz" dedi, diğeri "Dışarıda yiyoruz" dedi. Diğer cümlede birden bahçede yediler. Şimdi burada şöyle bir durum var. Evet, bütünsel olarak baktığında bir yönetim olmayabilir ama bu zaman içindeki bileşkelerinin toplamı. Yani bu karar birdenbire verilmiyor. Tartışılıyor ve tartışılırken yönetim bir birinin bir diğerinin elinde oluyor. Zamanın sürekliliği içinde yönetim devam ediyor. Örneğin, biri "Hayır, evde", diğeri "Hayır, bahçede" dediği anda bir biri yönetimi eline alıyor, bir diğeri. Ama tersi olsaydı "Tamam, senin dediğin olsun, dışarıda" dese ilki, diğeri de "Yok, senin dediğin olsun, evde" derse, bu sefer de yönetimi birbirlerine devrederek hala bir yönetimden söz ediyoruz. Tabii bu yönetim güçlerinin bileşkeleri en sonda 0'a ulaşmış olabilir ama süreklilik içinde yönetim bir birinde bir diğerinde. Bu "iyi yönetici" olmadığı anlamına gelir ama yönetim kavramının olmadığı anlamına gelmez.

Bu durumda birisi "Yemeğe gitmiyorum" dese ve yemeğe gitmezse, yönetim onun elinde olmuş olur. Çünkü istekler de statik değil, zaman içinde değişiyor. Kişinin de isteği değişiyor. Bu yüzden, o anda ayağını sertçe basıp "Hayır" dediği anda güç onun eline geçmiş oluyor. Kararsızlık durumları da krizden ziyade süreç oluyor.

Demokrasi de benzer bir şekilde tanımlanıyor. Yani büyük resimde demokrasi elde edilebilir ama süreklilik içinde imkansızdır. Yönetimin yönleri ve büyüklüklerinin bileşkesi demokratik de olabilir, başka türlü de.

Anketteki like'ı ise şöyle yorumluyorum: Eğer elindeki gücü kullanman veya karşı tarafa teslim etmen için her türlü uygun şart hazırsa senin doğandan ne çıkar?

Ben optimizasyoncuyum, sayısalcıyım, matematikçiyim. 10 sene önce aldığım dersten hatırladıklarım bunlar :)

6 çıktım :(

28 çıktı. nereye gidiyoruz şimdi ? psikoloğa mı ?

16 çıktı.
Not: linki açmadım.
Not: kendim kendime narsizm puanı verdim, kendime torpil geçtim, sevdiğim insanlara torpil geçerim. Kendime de 16 üzerinden 16 puan verdim.

Your Total: 6

ozguvenime sicayim :(

Your Total: 10

(bkz: güzel ama ingiliççe)

şerefsiz çıktım, 22.

Authority: 5.00
Self-Sufficiency: 2.00
Superiority: 3.00
Exhibitionism: 1.00
Exploitativeness: 3.00
Vanity: 3.00
Entitlement: 5.00

***

self safişınsi 2 ama authority 5, superiority 3. ruh hastasısın demek oluyo sanırım bu sajhfjsakl. kendine yetemeyen lider mi olur?

@donut: ben tatava yapmasam, o yapmasa o donutlar sana kalmazdı bi daa düşün XD

Building profiency

barrons, cambiradge
bence 2 ay sıkı çalışırsan alabilirsn speaking i bilemem tabi ama

ielts-simon.com

thy'nin sitesinden alabilirsin sanıyorum

Bileti thy.com.tr den almadigim icin oradan olmuyor. Tripsta'nin cagri merkezi de bugun tatilde.

www4.thy.com

burayı bi denesene

cy7 cok tesekkurler, buradan halledebildim.

lg g2 işini görür bence.

note 2

hala taş gibi bebeğim benim.

sen samsung chok rereröööcülere kafanı takma, gerisini bilmem ama note2'mle bir tek sorun dahi yasamadım bugune kadar 3 yıldır. adeta yeni neslin 3310u.

note 2

bi 3 4 yıl daha götürür.

İphone 5 kullanıyorum 2 senedir, cok memnunum.
Hiç bir sorun yaşamadım diyebilrim

Şuan en gelişmiş kamerayla gelen G4 fotoğraf çekmeye gerçekten en mantıklı verilecek karardır.
Ucuz bir şey G2.

2 gün önce iphone 6 aldım. öncesinde iphone 4 kullanıyordum. 4 ten de memnundum ama baya bir yavaşladı. uzun süre idare etsin diyosan iphone 6 düşün derim. 4 yıl sorunsuz idare eder.

lumia 1520

Iphone 5s öyle hızlı ki elime diğer marka telefonlarını alınca bi şeyi açmak için 3-4 kez tıklıyorum istemsiz noluyo lan niye açılmıyo diye. Meğer normal hızda açılıuomuş. Iphone alan pişman olmaz. 6 pek ergonomik değil elden kayıp düşüyor. 5s çok şükela vereceğin paraya değsin.

Birçok telefonu denedim hepsinin kendine has bir artısı var fakat benim telwfondan beklentim dayanıklı ve fonksiyonlarını hakkıyla kullandırsın. En son elediğimde geriye kalan

İphone
sony

oluyor. Sony xperia t3 olabilir bence. Bu arada samsung alma bence

İphone'dan şaşma hocam. Şaşacaksan da samsung'tan uzak dur. Durmayacaksan da note serisi harici alma. Daha da ne diyeyim artık :D

ayfon 5s

iphone 4s

benimki o kadar yavaşladı ki bir şeye bastığımda on saat açılmasını bekliyorum

Genelde kompleks sahibi insanlarda oluyor bu tip olaylar.

Varım diyooor.

Bu normal bir durum bence, gördüğüm anda sebepsiz sevebildiğim insanlar var, demek ki sevmediğim insanlar da olabilir ki bu durum bende de çok yüksek oranla doğru çıkıyor. Hissiyat meselesi olabilir, enerjiyle alakalı olabilir bilemiyorum, ama önyargı yaftasıyla kimden hoşlanmasam sonradan hep haklı çıkmışımdır.

bende bir çeşit "tanımlama hastalığı" var ne yazık ki, her şeyi kategorize etme ihtiyacı duyuyorum; bu sebepten ötürü, hiç tanımadığım insanların bile çok büyük bölümünü ya severim ya sevmem. misal nicolas almagro diye bir tenisçi var, çok suratsız ve agresif bi' tip ama neden bilmem, hiç sebep yokken o adamı sempatik buluyorum. öte yandan çok daha sıcakkanlı, neşeli görünen bir oyuncuyu yine ortada belli bir sebep yokken itici bulabiliyorum. çevremdeki insanlar için de aynı durum söz konusu.

yine de son yıllarda biraz törpüledim bunu, "tanımıyorum, bilmiyorum" diyebilmek ve kategorizasyonla uğraşmamak cidden büyük rahatlık.

yıldızı barışmamak diye bir durum var ya, o olabilir. enerjilerin uyuşmaması gibi bir şey. bir insana ısınmamak gibi bir şey.

ilk izlenimle de ilgili tabi bu.

bence bazı insanlar kendilerini ilk izlenimde ele verecek kadar bariz hareketlerde bulunuyorlar, dolayısıyla da karşıdaki kişide olumlu veya olumsuz bir görüş oluşuyor. benim de var öyle sebepsiz sevmediğim ve sonradan yavşağın teki çıkan insanlar.

Sebepli sevmem
Sebepsiz severim

Sebebim varsa sevmemem sebebim sağlamsa tiksinirim, tiksindiğim anlaşılır

@angelus

kendimi yağlamak istemem ancak hani şu filmlerde 'ben insan sarrafıyımdır nihahıoho' diye takılan tipler olur ya bende biraz ondan var. bugüne kadar çok net söylüyorum hangi adam için bu işe yaramaz demişsem hepsinde haklı çıkmışımdır. yani bi şekilde etkileniyorum sanırım ki ilk bakışta itici buluyorum ya da işe yaramaz diyebiliyorum.

@douchebag
adında meymenet yok zaten sdfd

@der meister
abi ben de federeri sevmiyorum sırf o çemçük ağzından ötürü ama tipten kaynaklanıyor bu sdf

Var, olmaz olur mu? Artık adına ne denirse, yıldız barışmaması mı, kimya tutmaması mı, elektrik alamaması mı. Genelde de bir halt çıkıyor da, ona çok inanmıyorum. Herkeste arasak iyi haltlar veya kötü haltlar bulabiliriz. Sevemediğimiz insanlarda pek iyi haltlar bulsak bile içimizdeki sevgisizlikten onu göremeyebiliyoruz. Tam tersine kötü bir şey çıktığında ise, onu zaten arıyor oluyoruz ve düşüncemizi doğruluyor, o yüzden de ortaya çıkarıp "Ben biliyordum" demeye meylediyoruz.

Bununla ilgili bir çalışma diyordu ki bize,kendimize benzeyen insanlarla tanışmak dopamin salgılanmasını teşvik ediyormuş, empatiyi daha rahat kurabiliyormuşuz, bu yüzden de onları daha çok seviyormuşuz. Bize daha az benzeyenlerle karşılaştığımızda dopamin daha az akıyormuş ve onları sevmiyormuşuz. Bu da hem davranışsal düzeyde, hem de birtakım gen dizilimleri ile ilgili oluyormuş.

Aynı makalede şunu da diyordu: Atalarımızdan gelen önyargılarımız da olabiliyormuş. Örneğin, o özellikte biri ilkel bir atamıza zamanında zarar verdiyse o bilgi bize geliyormuş. Böylece de o zarar veren insanın genlerini taşıyan insanlardan çekinebiliyormuşuz, onları sebepsiz sevmeyebiliyormuşuz.

abi bariz ırkçısın

carfure

decathlon'dan almistik biz 7 sene once falan bi tane hala parcalayabilmis degiliz. 4 tekerli var midir bilmiyorum ama bakabilirsin.

Ben Migros'tan almıştım, 6 senedir kullanıyorum. Eskimedi pek. Benimkini beğenince ailenin her bireyi bir tane bavul aldı "Bu kadar ucuza sağlam çıktı" diye, hepimiz kullanıyoruz. En sonuncusunu bir ay önce aldık. Fiyat/performans oranları çok takdir edilesi ama sadece devasa Migros'larda var sanırım.

it'nin cok tatli modelleri var set halinde

american tourister :)

uyar. ucuz ve güzel. carrefour'da satılıyor. eminönü'nde de yeri var.

ek: ground markası da uyar'ın.

tchibo'ya ben de katılıyorum.

Tschibo, flo

psikoloji bölümünün çalıştığı tek alanı biliyorum o da hastanedeki psikologlar (Psikiyatristler değil). Diğer alanları hakkında bilgim yok. Şahsen ben okumuş olsaydım bilim dalı üzerine eğilir akademisyenlik hedeflerdim.

Benim de tavsiyem hukuk üzerine olur. Sadece avukat olacak diye bir şart yok, hakim, savcı da olabilir. Avukat olarak da iyi para kazanabilir.

hukuk bölümü tm2 yerine tm3 puan türünden alım yapacak bu sene bu sıralamaları etkiler mi acaba o da soru işareti. geçen yıl 33000 ile kapatmış hukuk, bu durumda 19-20 binli sıralamaların rahatlıkla hukuku kazanması gerekiyor ama insan bilemiyor.

Ben üniversite tercihinden önce sene boyunca rahat bölüm+iyi okul kafasıyla sosyoloji düşünüyordum. Tercih döneminde ciddi bir araştırmayla, eh tabii ki çevremdekilerin de yönlendirmesiyle hukukta karar kaldım. Her fırsatta iyi ki hukuk seçmişim, sosyolojide napardım dememe rağmen yeri geliyor ben bile "neden biz böyle yük altındayken diğer bölümlerin sülalesi rahat?" diyorum. Cidden belki herkese kendi bölümü zor geliyor ama hukuk ayrı bir şey. Okulda zorlandığım dönemlerde kendimi avutabildiğim tek nokta şu: "ben hukukçu olucam ve hayatım artık böyle bir tempoyla deva edecek, zorluklara alışmam için okul başlangıç". Bunu da kendim uydurmadım tabii. Staj yaptığım zamanlarda gördüklerimden ve hocalardan, çevremden duyduklarımdan çıkardığım sonuç.

Klasik olacak ama hukukla psikolojinin alakası yok. İlgi alanına göre tercih yapsa daha sağlıklı olur. Ama ilgi alanı da psikolojiyse ben pdr yazmasın derim. Bildiğim kadarıyla bir tek rehberlik yapabiliyorlar. Eğer doğru biliyorsam hayatı boyunca düz öğretmen olmak istemez herhalde kardeşiniz. He mesela sıradan hareketsiz bir hayat beklentisi vardır. O zaman evet belki pdr.

Çok karışık yazdım ama anlayın. Kardeşiniz ne istiyor? Her bölümde okurken, okuduktan sonra iş ararken, çalışırken yaşanan zorluklar var. Kardeşiniz hangisine katlanabilir önemli olan bu. :i

Psikoloji mezunları sosyal bilimlerden mezun alınan her türlü işe alınıyor. Psikolojik danışmanlık, insan kaynakları vb.

Psikolojiyi bitirip üzerine yapacağı yüksek lisans belirleyici olur. Klinik psikoloji yüksek lisansı yaparsa psikoterapi yapabilir.

Ben avukatım, şimdiki aklım olsa (çok daha fazla keyif aldığım bir alan olduğu için) psikoloji yazardım. Hukuk hem yorucu, hem de işinin maddi manevi karşılığını alamıyorsun. İnsanların nazını kaprisini zaten yazmışlar. Bunun üzerine bir de kendi meslektaşlarınınki var. Zaten çok fazla mezun var, yani piyasa çok kötü. Kendi çocuğumun hukuk okumasını istemezdim, öyle söyleyeyim. Daha doğrusu hukukçu olmasını istemezdim, hukuk bilgi olsun bilinçlenilsin diye her zaman herkes tarafından okunmasını destekleyeceğim bir bölüm ama meslek olarak tavsiye etmem.

@okuyamıyom

hocam aslında kardeşim de sosyoloji okuyordu :) ama kötü bi üniversitede, benim içim razı gelmediği için kendisiyle konuştum bir daha sınava hazırlan ben evdeki herkesi ikna ederim hiçbir şeyi takma kafana diye. o da kabul etti. çok şükür sıralama olarak gayet iyi bir başarı elde etti. bir önceki sınav döneminde 150 bin civarındayken şimdi 19 binlerde. ilgi alanı hukuk, bu kesin. baya baya istyor. parasını falan da hayal etmiyor hiç. haklarımı bileyim, insanların haklarına sahip çıkmasına yardımcı olayım, kendimi sürekli geliştireyim diye hayaller kuruyor ama işte bölümün zor olduğunu ben biliyorum, kendisini çok yıpratmadan bitirebilir mi onu merak ediyorum. bir de bitirdikten sonraki süreç de önemli. o çok önemsemese de iş bulmak kazanç elde etmek falan zor mudur hukuk mezunları için bunu bilmek de mühim.

yani ben mi çok ütopik düşünüyorum bilmiyorum ama işini seviyorsa zaten iyi bir hukukçu olur ve hak ettiği mevkiye ulaşır bence.
hukukta hak ettiğini alamaz diye başka bölüm yazdı diyelim. e o zaman da sevmediği mesleği yapacak ve başarılı olmayacak. yine iyi bir mevkisi, kazancı olmayacak. bir de mesleğini sevmeyecek.

bölümün zorluğu vize final haftalarında aralıksız. o iki hafta dişini sıkarsa çok da güzel biter bence. açıkçası henüz bitirmedim ben ama bitircem gibi gözüküyor şimdilik. hiç unutmam ilk vizemden önceki gece "ben gerizekalıyım galiba anlamıyorum okıyamıycam" diye ağlamıştım. şimdi bakıyorum ilk vizemden sonra 150den fazla sınava girmişim. durduramıyoruz, hala okuyorum.

nickim yanıltmasın lütfen. nickimi lisede vasatın altı bir öğrenciyken almıştım. şimdi üniversitede vasatın üstü bir öğrenciyim alkfalsf

psikoloji ne yazık ki herkesin uzaktan gördüğü gibi gül bahçesi değil. türkiye'de ne yasası var, ne de hakları. klinik psikoloji yükseği çok az devlet okulunda var, 56 kişi başvuruyorsun 6 kişi alıyorlar. özeller 30-40 bin tl falan istiyor ve doğru düzgün süpervizyon bile vermiyor. klinik yükseği hadi bi şekilde yaptın, psikaytr olmadan kendi yerini açamıyorsun. hadi açtın, hasta bulamıyorsun.
diğer alanlarına yoğunlaşsan onlarda da apayrı dertler. ha, diğer bölümlere nazaran daha çok iş koluna girebiliyorsun doğru ama hukuk istiyorsa hukuk okusun, erasmusunu falan yapsın, burs bulsun bir yıl da yurtdışında yüksek çaksın kurumsal yerlere girer, olmadı hakim savcı olur.

Bu kadar önyargıya karşılık tek diyeceğim; kardeşiniz ve hukuk okumayı düşünen kim varsa mutlaka ama mutlaka gitsin adliyeye ve hangi tür davalar ilgisini çekiyorsa o davaların görüldüğü mahkemelerde duruşma izlesin. Bunu 1 hafta boyunca yapsın. Hatta mümkünse aynı gün içinde adliyeden adliyeye de geçsin (aynı gün farklı adliyelerde duruşmalara yetişmek gerekebildiği için onun stresini de bir canlandırmış olur). Avukatların, savcı hakimlerin, adliyelerin, kalem memurlarının bir halini görsün. Halen hukukçu olmak isterse başarılar dilemekten başka diyecek bir şey yok. :) Sevgiler

Yapabileceğine inanıyorsa, istiyorsa yazsın hukuk. Benim tm3 sıralamam 15 bin ama ilk başlarda ciddi ciddi düşünsem de hukuku yeni bitirmiş bazı arkadaşlarımla konuştuktan sonra listemde bir tane dahi hukuk bulunmjyor şuan. Okuyamayacağımı, okusam da ömür boyu böyle bir iş yapamayacağımı az çok tahmin edebiliyorum. Gerçi yapabilseydim zaten iktisatı doğru dürüst okuyabilirdim.
Sıralamalarda da çok büyük bir oynama olmaz ayrıca. Geçen seneki tm2 sıralamalarıyla karşılaştırsın kendi tm2sini. Ona göre bi liste oluştursun bence. Çünkü yakın sıralamaya sahip herkesin çözdüğü sorular da çoğunlukla aynı. tm2 ve tm3 paralel ilerliyor sıralama olarak.

ilgi alanı hukuksa, psikoloji, pdr okumasın bence, çok ilgili değilseniz çekilecek dert değil zira. seven bile tükeniyor bir süre sonra, özellikle psikolojide. bi de lisansla bitmiyor iş, maddi imkanın olması önemli, zira yüksek lisans, terapi ve test eğitimleri filan falanla kendini sürekli geliştirmediğin sürece kalabalık içinde sıyrılmak çok zor. istanbul, ankara gibi illerde devlete (hastaneler, adliyeler, aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlar, emniyet, askeriye, cezaevleri ve denetim serbestlik büroları) atanmak da güçleşti, aşırı mezun verdiği için. ama misal endüstri psikolojisinde ilerlerse kafası daha rahat olabilir, iş ortamları, plaza mlaza seviyorsa. ya da reklamcılık vb yapan da var. orada biraz kişisel yetenekler devreye giriyor.

pdr rehberlik ya da özel danışmanlık merkezleri üzerinden yürüyor. daha az mezun verdiği için atanması psikolojiye göre daha rahat ama tabii psikolojiye göre biraz daha sınırlı bir alan. puanları hiç bilmiyorum ama boğaziçi gibi hem pdr hem psikoloji olan yerlerde çift anadal yapanlar olabiliyor, onlar baya rahat. hem okulda çalışabiliyor hem başka yerde.

ama dediğim gibi ilgi alanın değilse psikoloji üzerine çalışmak akıl karı değil.

Patates. Baya ucuz orada.

Dublin havalimanindan non-EU destination oldugu icin ucuza icki alabilir. Lokal bir sey olsun derseniz Bailey's, Jameson falan olabilir.

fudge

Takvime yadyokun sitesinden bakabilirsin. Hazirlikta danisman gorusmesi yok diye biliyorum, en azindan ben hic duymadim giden.

boun hazırlık :(

dün de birisi dersler ne zaman başlıyor gibi bir şey soruyordu. okulun internet sitesini az karıştırırsanız akademik takvim var. her şey yazıyor orada.

eylülde olur.
oo hazırlık kek yeaa deme git okuluna, ödevlerini yap.
sene sonunda yapılan sınavda 600 kişi geçip 700 kişi kalıyordu mk :/

bildiğin açıköğretim bi tek sınava girmek zorunlu o da internettendi sanırım okulla bi alakası olmuyor okuyanın

online derslere girmek zorunlu.
mula açıköğretim kısmıyla karıştırmış.
iki türlüsü var bir uzaktan öğretim, bir de açık ve uzaktan öğretim.
uzaktan öğretimse sadece dersleri online takip edip ödv mödev yapıyorsun. vize online finalde okula gidiyorsun.
açıköğretimde sadece online vizeye ve okulda yapılan finale gidiyorsun.

ya nasıl zorunlu benim uzaktan eğitimle aldığım derslerim var bi kere bile internetten katılmadım çatır çatır da geçtim:D

o başka şey hocam, mula.

uzaktan eğitim ders değil.
uzaktan eğitim direkt. bölüm uzaktan eğitim yani.

En büyük derdin bunlar olsun.

Burcun ne?

geldigimi tam gelir

@hadi hadi oğlak

Bu arada eski evimden çıkarken ev sahibi depozitomu da geri ödemedi :) bu da geçen haftaki şanssızlıklara eklensin :) beklediğim maaş zammı da gelmedi başka şeyler de oldu tabi konuştuğum kişiler iletişimi azalttı :)

ziçeve bağış yap.

felak nas ayetel kürsi neyin oku
cenabet gezme
sadaka ver

The Kingkiller Chronicle, sonra Locke Lamorra, daha sonra da The Farseer

EARTHSEA

academic
simon-ielts.com

HUGE COLLECTION IELTS MATERIALS adlı torrrentte zaman ayıramayacağın kadar çok kaynak var.

saat hayvan gibi önemli, italya'da, özellikle de yazın, müze ve ören yerleri önünde hayvani devasa kuyruklar oluyor içeri girmek için 2 saat beklemek gerekiyor. biletinize saat yazın, o saatte orada olun, kuyruklara takılmadan paşa paşa gezin.

Ben de Eylül'de orada olacağım, sorduğum hemen hemen herkes Roma Pass almam gerektiğini söyledi. Çoğu yer yürüme mesafesinde gerçekten ama toplu taşıma dışında iki müzeye (Vatikan hariç) ücretsiz giriş verdiği için ben almayı düşünüyorum açıkçası çünkü müze giriş fiyatlarını düşününce mantıklı oluyor Roma Pass. Tabii bir de kuyruk beklememe durumu var ekstra. Kolezyum'un içini gezmeyecekseniz ya da başka bir müzeye girmek istemiyorsanız o zaman sadece toplu taşımaya yönelik günlük vs biletlerden alabilirsiniz.

Ben romapass almamistim, yuruyerek gittim cogu yere, bir anlami yoktu almanin. Saatinde gidin muzeye.
Ben de cok kuyruk oluyor diye internetten almistim bileti ama ben aldim ya, gittigimde kuyruk falan yoktu:) Tabi Vatikan muzesini kuyruk az iken yakalama ihtimali cok dusuk, siz yine de alin bileti derim. Floransa'da da 100m lik kuyruga girdim, bilet 10eur iken kuyruklar arasinda dolasip "fast tickets" diye rezervasyonlu biletleri 20euroya satan guzel bir kiz vardi, Floransa'da da son gunumdu ve David heykelini gormeden gitmeye niyetim yoktu, kuyruk da bitecek gibi degildi ben de aldim bileti direk girdim. Kiz bileti satarken bana nereli oldugumu sordu, Turkey dedim. Aaa bizim oraliya cok benziyorsun dedi, ben bilmemnereliyim dedi, 2 kez tekrar sordugum halde anlayamadim hangi ulkeyi soyledigini, hee iyiymis diyip gectim. Iyi de bunu neden anlattim ki simdi? :)

vatikan'da romapass geçerli değil.

www.romapass.it

Senin inceliginde olmayan insanlara bosver yapma.ya da yap. Denize atmış olursun.kim biliyorsa bilsin.bosver.ben de gıcık oldum.takma kafana bosver.bana yapsan boynuna sarilirdim.

insanlara gereksiz iyilik yapmaya gelmiyor, ben de böyle şeyler yapardım, arkadaşlarımı ilgi alanlarına göre hoşlarına gidebilecek şeylerden haberdar eder yine hoşlarına gidebilecek hediyeler alıp verirdim, sonra bıraktım

sen Almanlarla yaşamıyor musun güzelim yahu, yapma onlara böyle şeyler :)
geneli anlamıyor ama bazı çok kafa olanları da var tabi. bizim Kathrin on numara beş yıldızdı misal

unicorn'cu saçmalamış ama kuskus yani istersin bulamazsın gider makarna alırsın, birkaç gün sonra kuskus istediğini bile unutursun.
itiraf edeyim banada şimdi kuskus gelse ne alaka derim 3-5 gün önce kuskus aradığımı bulamadığımı unuturum.

bana çok samimi olmadığım insanlardan böyle hediyeler gelince, ne kadar ufak olursa olsun, kişisel alanıma saldırı varmış gibi hissediyorum.

kuskus arayan kız bunu unutmuş olabilir. ama unicorn'cu kız gerçekten tam bir öküzmüş.

bir de @meşgul +1 diyorum, bazı insanlar böyle jestleri biraz fazla üstüne düşmek gibi algılayabilir.

Benim de ev arkadaşım alman. Bir keresinde laf arasında öylesine çok çikolata var hangisini almam gerektiğine karar veremediğim için çikolata alamıyorum demiştim. Ertesi gün bana çikolata almıştı. Ve ben de deli gibi mutlu olmuştu gayet. Sizin yaptığınızla aynı şey bence bu.

Yaptıklarınız gerçekten hoş ve iyi şeyler. Ama kime yapıldığı da önemli. Belki sizi tanımadığı için anlamamıştır, belki de cidden düz bir insandır. Takılmayın, böyle olmaya devam edin bence.

yaa hayır sen yapmaya devam et. kültür farkıdır, iletişime kapalı olduğu bi anıdır, yapısı soğuktur filan boş ver sen.
senin yaptığın güzel bir şey üstelik insan turnusolu bir hareket. mutlaka kıymet bilen bulunur ;)
ha aynı kişiye yapmam tabi bir daha ama başka kişilere içimden gelince yaparım ben olsam :)

bakın bu dramdır.

bana yap böyle şeyler

Arkadaş olalım mı ya :/

Normal ve güzel bir şey yapmışsın nolursa olsun güzel şeylerden vazgeçmemek lazım kıymet bilene denk geleceksin illa

ben yazdığın notu anlamadım. ne diyor notta?

Karafaki, rakı sürahisi manasında hoş olabilir.

Koyarsanız nafakamı isterim :D

iki tek

kesin vardır ama bu isimde ;_;

aa çok güzel öneriler. seçilirse ödemeyi sınırsız alkolle yaparız @reaveln :)

Heyecanla bekliyorum haberi :D

hacmen, %5, %40, tombul :D efes ağırlıklı satar ismi de tombul yaparsa hoş olabilir :D tombulda buluşuyoruz, tombula gidelim vs :D sempatik ve beni eğlendirdi :( :D

haram koysun. haram.

barbar

rakbar

@icim urperiyor haram çok iddialıymış hahahah :))

ha-rum koysun bari ahahshh

hut olsun. madem küçükmüş.

emzirme danışmanı çocuk malzemeleri satan satış görevlisidir. bunun dışında hiç görmedim.

ayrıca babalar bu işin piridir. en çok babalara soracaksınız.

konu hakkında bilgim yok ama belki yardımcı olur

sbu.saglik.gov.trçsap23.pdf

emzirmedanismanligi.com

@konusma

Onlara bebek hemsiresi deniliyor. Birkac gunluk bebekten anliyolar, benim tosun oldu neredeyse 1 aylik. Ben de doktorum, bi ton egitmen hemsireyle calisiyorum ama hicbiri derdime derman olamadi. Daha spesifik sadece emzirmeyle ilgilenen ve saha tecrubeli biri lazim, dumduz sertifikali biri degil :/

maalesef o işler Türkiyede konu komşu, tecrübeli teyze, anane filan ile yürüyor
bizde durum bu mobil.egedesonsoz.com
sen emzirme danışmanından bahsediyorsun hey yavrum hey

bacım gel bize sor emmiyor mu tosun? bebeler genelde 3 ay civarı emmeycem emmeycem keyif değil mi emmeycem krizine giriyorlar, seninki erken mi girdi? anneler duruma göre çok hırpalandılarsa 6. aya kadar tahammül edip sonra uğraşamıyorlar. benim sabrım çoktur, meme ucumu da eme eme yara yapmadı diyorsan benim annem kardeşimi emzirmek için uykuyla uyanıklık arasına geçmesini bekler, öylece emzirirdi ki memeyi reddedemesin. öyle öyle alıştı 4 yaşına kadar emdi eşşek.

bebekyapimbakimonarim.blogspot.com.tr

Belki işine yarayabilir , çok faydalı gelmişti bana

bebekyapimbakimonarim.blogspot.com.tr

bebekyapimbakimonarim.blogspot.com.tr

bebekyapimbakimonarim.blogspot.com.tr

Ohooo bana surekli oluyor en cok da sabah okula/ise yetisme asamasinda oluyor. Gec kalcam kalkmaliyim diyorum guya kalmisim dusumu bile almisim hop bi bakiyorum yine yataktayim sonra ikinci defa kalkiyorum o da ruya cikiyor alistim artik :D

Gotun acikta kalmis biladet senin

uyku felci denilen şey karabasandır.

bence gereksiz. ingiltere de master yapmış oldgun gerçeği var. puanla sinirlandirmaya gerek olmayan bir dil yetkinligi gostergesi. en azından benim fikrim böyle...

14 ay İngiltere tecrübesi > IELTS 6'sı

Gerek yok bence de...

master ibaresini ekle tabi ki.

ielts'i hiç katmayın işin içine. zira 6 yeterli bir puan değil.

ielts için 6 çok düşük bi puan bence. ingiltere'de master yapmış insanın ingilizce bilgisinin ne düzeyde olabileceğini biliyordur zaten başvuracağın yer.

senin ve burdakilerin "gereksiz" dediği her şey, bir başka kişi için gerekli olabilir. eğer söz konusu bilgi gereksiz ise zaten CV'yi değerlendiren kişinin dikkatini çekmez. eğer gerekliyse ilgili kişi için gerekli bilgiyi verir.

soru şu: CV'ni inceleyenlerin neyi gerekli görüp neyi gerekli göremeyeceğini tam olarak kestirebiliyor musun? kestiremezsin. bence yaz. ingilizce seviyen hakkında fikir verir.

IELTS 6 iyi bir puan değil, orası ayrı.